22 Haziran 2017 Perşembe

İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar Kaynak:http://www.yurtgazetesi.com.tr/iranda­son­turk­yonetimi­kacarlar­makale,13657.html 1/2

22.06.2017 İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar http://www.yurtgazetesi.com.tr/iranda­son­turk­yonetimi­kacarlar­makale,13657.html 1/2 İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar Tebriz’de eski çarşının arkasında Kaçar yönetiminden kalma bir saray ev müzeye dönüştürülmüş.3 katlı evin içi Türklerin İran’da son yönetimi olan Ka­ çarlar’dan kalma, basılı paralar, kaçarlar giysileri, kullandıkları savutlar­silahlar, yaşantıları, kullandıkları çalgılar ile donatılmış. Peki, İran’da son Türk soyu olan Kaçarlar kimdi? Kaçarlar Türkmen’dir. Kaçar Soyu, İran’daki Türkmenlerden Kaçarların Koyunlu kolunca kurulmuş, 1796 ile 1925 yıllar arasında İran’a egemen olmuş ilkuttur­devlettir. Safevi Soyu altında Kızılbaş ordusunu oluşturan Türkmenlerden olan Kaçar boyları, 15. yüzyılda bugünkü Dağlık Karabağ’da göçebeydiler. Ancak 17. yüzyılda sınır koruma görevi için Gürgan bölgesine Astarabad dolayına gönderilmişlerdir. Kaçar boyları, Develi kolu ile Koyunlu kolu başta olmak üzere iki koldan oluşan boylar birliğidir. Bu iki kol arasında güç çatışması yaşanmaktaydı. Bu çatış­ mayı kazanan Koyunlu kolundan Muhammed Hasan Han, Afşar Soyu’nun kurucusu Nadir Şah’ın ölümünden sonra Gilan, Mazenderan ile Gorgan olmak üzere Hazar Denizi kıyısını alarak Güney İran’da Zand soyunu kuran Kerim Han Zand ile çatışmaya başlamış. Kerim Han Zand Kaçarların iç çekişmesinden yararlanmak için Muhammed Hasan Han’ın oğlu Ağa Muhammed’i Şiraz’daki sarayında tutsak alarak Develilere destek vermiş. 1758’de Muhammed Hasan Han Koyunlu kolunun başına geçmiş, sonra da Zand Soyu içinde yer almış. Ağa Muhammed, Kerim Han Zand’ın ölümünden sonra 1779’da Şiraz’dan kaçmaya başarmış. 1781’de Çarlık Rusya’sını geri çevirerek Astarabad’da Develi kolunu yenerek Kaçarları birleştirmiş. 1796’de İran’ı birleştirerek başkenti Tehran olan Kaçar Soyu’nu kurmuş. Ağa Muhammed bir yandan Güney İran’daki Zand Soyu ile çatışıp öte yandan Kuzey İran’da egemenliğini genişletmiş. 1785’te Hazar Deniz kıyısını alarak başkenti Tehran’a taşımış. 1794’te Lütf Ali Han’ı tutsak alarak Zand Soyunu yıkmış. 1795’te Rusya’nın egemenliğini isteyen Gürcistan’ı almış. Tiflis’i aldıktan sonra Tehran’a dönerek 1796’da Şah olarak tahta çıkıp Ağa Muhammed Şah olmuş. Ardından Meşhed’i asarak Afşar Soyu’nu son vermiş. 1796’te Çarlık Rusya’sı Gürcistan’ı geri almak istemiş, ancak II. Kazalin’in ölümünden dolayı durmuş. Rusya’nın güneye inişinden endişelenen Ağa Muhammed Şah, Buhara’ya gideceğine, Gürcistan’a yürümüş ancak yolun ortasında 19 Haziran 1797’de bir kalkış­ mayla öldürülmüş. Ağa Muhammed Şah, çocukken kısırlaştırıldığı için çocuğu yoktur. Bundan dolayı, Sadrazam İbrahim Karantar Şirazi Fars ilbeyi­valisi Sultan Baba Han’ı getirerek Feth Ali Şah olarak tahta çıkarmış. 1798’de Feth Ali Şah, Azerbaycan’daki Kürtlerden Sadık Han Şagagi, Güney İran’daki Muhammed Han Zand, öz kardeşi olan Hüseyin Kuli Han ile çatış­ mış. 1801’de Fars görevlileri (‘Tacik’)’nın gücünü azaltmak amacıyla sadrazam İbrahim Karantara Şirazi’yi görevden alıp asmış. Sonra, Tebriz’e Veliaht Abbas Mirza’yı atayıp, Azerbaycan’ı denetiminde tutmaya çalışmış. Bundan sonra Kaçarların tekinleri­veliahtları sürekli Tabriz ilbeyi olmuş. 1800’de Doğu Gürcistan Rusya’ya alınmış. Bu durumu onaylamayan Kaçarlar ile Rusya arasında 1804’den sonra savutlu­silahlı çatışmalar başlamış, böylece Birinci İran­Rusya Savaşı patlak vermiş. Kaçar ordusunu yöneten Abbas Mirza ordunun, yenilenmesi gerektiğini görerek düzenli orduyu kurmuş. Abbas Mirza Aras Irmağını aşarak Erivan’a girmiş. Bunun için 1810’de Rusya barış istemiş, ancak Kaçarlar reddetmiş. 1812’de Aslan Decu’da kesin yenilgiye uğradıktan sonra Britanya’nın aracılığıyla 13 Eylül 1813’te Gülistan Antlaşması imzalanmış, böylece Kaçarlar Gürcistan ile Kuzey Azerbaycan’ı yitirmiş. İşte ilk kez Kuzey ile Güney Azerbaycan’ın bölünmesi böyle gerçekleş­ miştir. Aynı dönemde Kaçarlar, Osmanlı ile de savaşmış, böylece Bağdat’ın kapısına dayanmıştır. Ancak yine Britanya’nın aracılığıyla Erzurum Antlaşması imzalanmış, Kasr­ı Şirin Antlaşmasında belirtilen sınırlar yeniden onaylanmıştır. 1836’de Feht Ali Şah’ın yaklaşık 100 çocuğundan Muhammed Şah tahta çıkmış. Bu dönemde Britanya güneyden İran’ı yarı sömürgesi yapmaya başlamış İsmaililiğiin önderi Ağa Han bu duruma başkaldırmış olsa da bastırılarak Hindistan’a sığınmış. 24 Mart 1844’de Seyyid Ali Muhammed Allah’ça kendisine bir vahi indiğini, kendisinin yitik 12. imam olduğunu savlayarak Babiliğini örgütlemeye başlamış. Babiler Kaçarların tutumunu, ayrıca var olana Şiilik ile başta Rusya ile Britanya olmak üzere Avrupalıların sö­ mürgeciliklerini eleştirmiştir. 1848’de Muhammed Şah öldüğünde Babiler baş­ kaldırmış, sonra Nasreddin Şah Rusya’nın Prof. Dr. Övgün A. Ercan ovgunaercan@gmail.com 22 Haziran 2017, 22:56 99 kez okundu. 22.06.2017 İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar http://www.yurtgazetesi.com.tr/iranda­son­turk­yonetimi­kacarlar­makale,13657.html 2/2 yardımıyla Babileri bastırmaya çalışmış. Babileri bastırmakla başarılı olan sadrazam Emir Kabir İran’ın yenileşmesini sağlamayı başlatmış ancak 1852’de Nasreddin Şah’ca öldürülünce yenilikler sona ermiş. 1870’da Kaçar Soyunun akçal durumu sıfırlanmış. Böylece Avrupalı yatırımcılara akçal ayrıcalıklar vermeye başlamış. Bunun sonucunda İran, Rusya ile Britanya’nın yarı sömürgesi olmuş. Dışarıdan ucuz ürünler, İran’ı güçsüzleştirmiştir. Tütün üretimi ile satışının 50 yıllık tekel olarak Britanya’ya gizlice verilmiş. 1890’de İstanbul’da çıkan Akhtar gazetesince bu durum ortaya çıkarılınca İran’da ulemalar ile bazariler ‘Tütün Kıyamı’ adlı baş­ kaldırıyı başlatmış, Kaçar Soyu tütün ile ilgili ayrıcalıkları Britanya’dan geri almış. Bunun üzerine, Britanya, Pehlevi soyunu bularak 1925 yılında Türk Kaçarlar soyunu İran’da son vermiştir. Görüldüğü gibi İngiltere, batıda Osmanlı İlkutunu ortadan kaldırırken, doğuda da İran’ı kendi çıkarları doğrultusunda biçimlemiştir. Günümüzde, Anadolu’da olan Kayseri­Develi ile Koyunlu, Kaçarların Türkiye’deki sürekleridir. Şunu söyleyemeden geçemeyeceğim, kadınların tıpkı rahibeler gibi, içi beyaz dışı siyak türbanla örtülmesi Kaçarlar döneminde

20 Mart 2017 Pazartesi

Muharrem ayı ve aşure kültürü

http://www.milliyet.com.tr/muharrem-ayi-ve-asure-kulturu/ali-canip-olgunlu/pazar/yazardetay/09.10.2016/2323843/default.htm

Nevruz Bayram

Bahara merhaba

İran’a yarı göçebe kültürün en önemli temsilcisi olan Türklerden geçen 21 Mart Nevruz Bayramı; İran platosu, Kafkasya ve Anadolu’da önem arz eden bir tabiat takvimi bayramıdır

http://www.milliyet.com.tr/bahara-merhaba/ali-canip-olgunlu/pazar/yazardetay/19.03.2017/2416195/default.htm

İran Kültüründe “Nevruz Bayramı”

http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_4-694003

İran Kültüründe “Nevruz Bayramı”

Farsça da “Yeni(نو) Gün(روز)” anlamına gelen ve aynı zamanda yeni bir yılın da başlangıcı olan Nevruz(Novruz/نوروز) İran’da 21 Mart günü kutlanmaktadır. Bu bayram sadece İran’da değil, Orta Asya’dan Balkanlara kadar birçok devlet tarafından da kutlamaktadır. Özellikle Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Orta Asya ülkelerinde Türkler(Ergenekon’dan Çıkış-Baharın Başlangıcı), Ortadoğu’nun en kadim halklarından birisi olan Kürtler(Demirci Kawa Efsanesi); Afganlar, Tacikler, Arnavutlar, Makedonlar, Hindistanlılar, Pakistanlılar ve yine diğer birçok ülke tarafından da kutlanmaktadır. Nevruz bayramının her ülke ve topluluk için ayrı bir hikâyesi/efsanesi olsa da bu bayramın herkes için ortak paydası, yeni bir yılın ve baharın gelişini kutlamaktır.http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakindaki_uzak_ulke_iran-684987

http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_2-686969

http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_3-692863

http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakindaki_uzak_ulke_iran-684987

5 Şubat 2017 Pazar

Şiraz şarabının kökeni İran mı?

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38853263
14. yüzyıldaki saray ziyaferini gösteren bir Fars minyatürü
islam devriminden önce İran'ın yüzlerce yıllık şarap üretim geleneği bulunuyordu. Geleneğin merkezinde ise tarihi Şiraz kenti vardı. Peki bu kent ile dünyanın dört bir yanında içilen Şiraz şarabı arasında bir bağ var mı?
"Babamın üzüm getirip büyük bir kil fıçıya doldurduğunu hatırlıyorum" diyor Kaliforniya'da şarap üretimi yapan İran kökenli Darioush Khaledi, İslam devrimi öncesinde geçen çocukluğunu anlatırken.
"Fıçının tepesine çıkıp şarabı koklar ve tadını çıkarırdım".
Darioush'un ailesi, bir zamanlar şarap kültürü, bağcılık ve şiirle anılan İran'ın güneybatısındaki meşhur Şiraz kentindendi.
Ailesinin bir araya gelip toprak kaplardan şarap içerek 14. yüzyıl Fars şairi Hâfız-ı Şirâzî'den dizeler söylediğini hatırlıyor.
"Yapılan sadece şarap içmek değildi, bir sergüzeştti aynı zamanda".
Dairoush'un hatıralarında yaşayan bu dünya 1979'daki İslam devriminin ardından alkolün yasaklanmasıyla sonlandı.
Şaraphaneler kapatıldı, imalathaneler imha edildi ve binlerce yıllık geçmişi olan bir kültür yok edildi.

Tarihin tortusu

ABD'nin Philadephia kentindeki Pennsylvania müzesinde tarihi bir kil kap sergileniyor.
Bu, Amerikalı arkeologların İran'ın kuzeyindeki Zagros Dağları'nda 1968'de keşfettiği 6 kaptan biri.
Neolitik döneme ait ve 7 bin yıldan daha eki olan kap, İran'daki şarap üretiminin antik tarihine uşık tutan ilk bilimsel kanıt olma özelliğini taşıyor.
Kaplardan birine yapılan kimyasal analizde kabın dibindeki lekenin şarap tortusu olduğu ortaya çıktı.
"Bu, dünyada kimyasal testlerle tespit edilmiş en eski şarap kabı" diyor Profesör Patrick McGovern.
Şiraz'da üzüm yetiştiriciliğine dair ilk kanıt milattan önce 2500 yılına ait. O tarihlerde şarap üreticiliğinin dağlardan, güney batı İran'ın ovalarına indiğini anlatıyor profesör.
14. yüzyıla gelindiğinde ise Şiraz şarabı, aynı kentte bulunan mezarı bugün hâlâ ziyaret edilen Hâfız-ı Şirâzî'nin şiirlerinde ölümsüzleşti.
"Döndür kadehi ey sâkî" diyordu bir şiirinde, "Sun bana ve meclistekilere".
Bir sâkînin şarap servisini gösteren bir minyatürAntık Farsî tasarımı olan Şiraz şişeleri1680'lerde Fransız elmas tüccarı Jean Chardin, Safevi İmparatorluğu'na giderek Şah Abbas'ın sarayına çıktı.
Saraydaki mükellef ziyafetlere katılan Chardin, Şiraz şarabının nasıl tattığını kayıtlara geçiren ilk Avrupalı oldu.
"Özgün bir kırmızı rengi vardı" diyor Fransız tarihçi ve Chardin uzmanı Francis Richards, "Kısa sürede sirkeye dönen diğer yerel şarapların aksine uzun süre saklanabilen bir şaraptı".
Peki bugün dünya çapında içilen Şiraz şarabıyla Hâfız-ı Şirâzî'nin bahsettiği "Misk gibi kokan koyu kırmızı şarabın" bir alakası var mı?
İngilizce'de bu şarap türünü belirtirken Şiraz'ın yanı sıra Şirah (Syrah) ismi de kullanılıyor. Acaba Şirah, Şiraz'ın deforme olmuş hali olabilir mi?Bunu araştırmak için ilk durağım Fransa'nın güneyindeki, ülkenin en ünlü bağlarından birinin bulunduğu ve Syrah şarabının üretildiği Rhone Vadisi oldu.
Yerel bir söylenceye göre Hermitage bağı 13. yüzyılda Gaspard de Sterimberg'in Haçlı Seferleri'nden dönüşte yanında bir Fars şarabı getirmesiyle başladı.Bağdaki şaraplarJames Busby portresiŞiraz ve Syrah üzümlerinin kökenine dair sonuca 1998'da yürütülen bir DNA testiyle varıldı.
"Bazıları Syrah şarabının Perslerden, bazıları da Sicilya'daki Siraküza kentinden geldiğini iddia ediyordu" diyor üzüm genetikçisi Jose Vauillamoz, "Ama bugün hiçbirinin doğru olmadığını biliyoruz".
"İki ayrı laboratuvarda yürütülen testler sonucunda Syrah'ın Rhone Vadisi'ndeki iki ayrı yerel üzümün melezleşmesiyle oluştuğu ortaya çıktı."
Yani adı nereden gelirse gelsin, bugün dünyada yaygın olarak satılan Syrah şarabının Şiraz kentiyle bir bağı bulunmuyor.
Ama izler burada bitmiyor.Fransa dışında Syrah şarabının en büyük üreticisi Avustralya ve orada bu şarap türü her zaman Şiraz olarak adlandırılıyor.
Ülkedeki üretim 19. yüzyılda Hermitage bağından Avustralya'ya şarap ihraç eden James Busby adlı bir İskoç'a kadar geri götürülebiliyor.
Busby'nin irsaliye belgelerinde şarabın türü "scyras" olarak geçse de herkes bunun Syrah'ın yanlış yazılmış hâli olduğunu sanıyordu.
Fakat günlüklerini okuduğumda, Hermitage bağındaki söylenceyi onun da aynı şekilde aktardığını gördüm. "Bu bölgedeki söylenceye göre scyras bitkisi ilk olarak Perslerin Şiraz kentinden getirilmiş" diye yazmıştı günlüğüne.
O zamanlarda Avrupa'daki bazı şarap üreticileri günümüz İran'ının bulunduğu topraklardan getirdikleri Fars şaraplarını, tatlılık ve gövde eklemesi için kendi şaraplarına katıyorlardı.
Belki de Busby kadim Şiraz adının Yeni Dünya'daki şarap üretimi uğraşlarına Farsî bir gizem ve rahiya katmasını umuyordu.

Persepolis'in yankıları

ABD 1970'lerde ithal etmeye başladığı bu tür şaraplara her zaman Syrah diyordu - bir istisna hariç.
Bir Şirazlının oğlu olan Darioush Khaledi, Kaliforniya'nın Napa Vadisi'ndeki 50 hektarlık bağında ürettiği şarabın Şiraz olarak adlandırılması gerektiği konusunda ısrarcı:
"Fransız arkadaşlarım Şiraz/Syrah türü şarabın Rhone Vadisi'nden geldiğini ve 500 yıllık bir tarihi olduğunu söylüyorlar.
"Ama dünya atlasını açıp bakarsanız adı Şiraz olan tek bir yer görürsünüz ve orada 7 bin yıllık bir şarap geleneği var".Napa Vadisi'ndeki Darioush bağının girişindeki Fars stili sütunlar
Bağda İran kökenini de öne çıkarıyor: Ana binaya giriş antik Persepolis kentindeki Fars stili sütunlarını andıran sütunlar arasından yapılıyor.
Bağı ziyaret ettiğimiz gün pazarlama müdürü Dan de Polo, Çinli alıcılar için bir şarap tadımı düzenliyordu.
"Şiraz şarabının en güzel özelliği her zaman çok hisli bir şarap olması" diyor Çinlilere.
Hissiyat, ruh ve şiir - Şiraz şarabından bahsederken her zaman karşımıza çıkan kavramlar oluyor.
Ve Darioush için, ayrıca benim için de, en önemli şey bu.
Üzümlerin DNA'sı değil, Şiraz'ın bizi uzaklardaki evimizin ruhuna ve efsanevi şarabının romantizmine bağlaması.

14 Kasım 2016 Pazartesi

ran kültürü ve tarihi ( Kitap inceleme )

Kaynak: http://www.birgun.net/haber-detay/iran-kulturu-ve-tarihi-135522.html
İran kültürü ve tarihi  14.11.2016 14:11 BİRGÜN KİTAP
.