iranperver
22 Haziran 2017 Perşembe
İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar Kaynak:http://www.yurtgazetesi.com.tr/irandasonturkyonetimikacarlarmakale,13657.html 1/2
22.06.2017 İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar
http://www.yurtgazetesi.com.tr/irandasonturkyonetimikacarlarmakale,13657.html 1/2
İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar
Tebriz’de eski çarşının arkasında Kaçar yönetiminden kalma bir saray ev müzeye dönüştürülmüş.3 katlı evin içi Türklerin
İran’da son yönetimi olan Ka çarlar’dan kalma, basılı paralar, kaçarlar giysileri, kullandıkları savutlarsilahlar, yaşantıları,
kullandıkları çalgılar ile donatılmış.
Peki, İran’da son Türk soyu olan Kaçarlar kimdi? Kaçarlar Türkmen’dir. Kaçar Soyu, İran’daki Türkmenlerden Kaçarların
Koyunlu kolunca kurulmuş, 1796 ile 1925 yıllar arasında İran’a egemen olmuş ilkutturdevlettir. Safevi Soyu altında Kızılbaş
ordusunu oluşturan Türkmenlerden olan Kaçar boyları, 15. yüzyılda bugünkü Dağlık Karabağ’da göçebeydiler. Ancak 17.
yüzyılda sınır koruma görevi için Gürgan bölgesine Astarabad dolayına gönderilmişlerdir.
Kaçar boyları, Develi kolu ile Koyunlu kolu başta olmak üzere iki koldan oluşan boylar birliğidir. Bu iki kol arasında güç
çatışması yaşanmaktaydı. Bu çatış mayı kazanan Koyunlu kolundan Muhammed Hasan Han, Afşar Soyu’nun kurucusu Nadir
Şah’ın ölümünden sonra Gilan, Mazenderan ile Gorgan olmak üzere Hazar Denizi kıyısını alarak Güney İran’da Zand soyunu
kuran Kerim Han Zand ile çatışmaya başlamış. Kerim Han Zand Kaçarların iç çekişmesinden yararlanmak için Muhammed
Hasan Han’ın oğlu Ağa Muhammed’i Şiraz’daki sarayında tutsak alarak Develilere destek vermiş. 1758’de Muhammed Hasan
Han Koyunlu kolunun başına geçmiş, sonra da Zand Soyu içinde yer almış.
Ağa Muhammed, Kerim Han Zand’ın ölümünden sonra 1779’da Şiraz’dan kaçmaya başarmış. 1781’de Çarlık Rusya’sını geri
çevirerek Astarabad’da Develi kolunu yenerek Kaçarları birleştirmiş. 1796’de İran’ı birleştirerek başkenti Tehran olan Kaçar
Soyu’nu kurmuş.
Ağa Muhammed bir yandan Güney İran’daki Zand Soyu ile çatışıp öte yandan Kuzey İran’da egemenliğini genişletmiş. 1785’te
Hazar Deniz kıyısını alarak başkenti Tehran’a taşımış. 1794’te Lütf Ali Han’ı tutsak alarak Zand Soyunu yıkmış. 1795’te
Rusya’nın egemenliğini isteyen Gürcistan’ı almış. Tiflis’i aldıktan sonra Tehran’a dönerek 1796’da Şah olarak tahta çıkıp Ağa
Muhammed Şah olmuş. Ardından Meşhed’i asarak Afşar Soyu’nu son vermiş. 1796’te Çarlık Rusya’sı Gürcistan’ı geri almak
istemiş, ancak II. Kazalin’in ölümünden dolayı durmuş. Rusya’nın güneye inişinden endişelenen Ağa Muhammed Şah,
Buhara’ya gideceğine, Gürcistan’a yürümüş ancak yolun ortasında 19 Haziran 1797’de bir kalkış mayla öldürülmüş.
Ağa Muhammed Şah, çocukken kısırlaştırıldığı için çocuğu yoktur. Bundan dolayı, Sadrazam İbrahim Karantar Şirazi Fars
ilbeyivalisi Sultan Baba Han’ı getirerek Feth Ali Şah olarak tahta çıkarmış. 1798’de Feth Ali Şah, Azerbaycan’daki Kürtlerden
Sadık Han Şagagi, Güney İran’daki Muhammed Han Zand, öz kardeşi olan Hüseyin Kuli Han ile çatış mış. 1801’de Fars
görevlileri (‘Tacik’)’nın gücünü azaltmak amacıyla sadrazam İbrahim Karantara Şirazi’yi görevden alıp asmış. Sonra, Tebriz’e
Veliaht Abbas Mirza’yı atayıp, Azerbaycan’ı denetiminde tutmaya çalışmış. Bundan sonra Kaçarların tekinleriveliahtları sürekli
Tabriz ilbeyi olmuş.
1800’de Doğu Gürcistan Rusya’ya alınmış. Bu durumu onaylamayan Kaçarlar ile Rusya arasında 1804’den sonra savutlusilahlı
çatışmalar başlamış, böylece Birinci İranRusya Savaşı patlak vermiş. Kaçar ordusunu yöneten Abbas Mirza ordunun,
yenilenmesi gerektiğini görerek düzenli orduyu kurmuş. Abbas Mirza Aras Irmağını aşarak Erivan’a girmiş. Bunun için 1810’de
Rusya barış istemiş, ancak Kaçarlar reddetmiş. 1812’de Aslan Decu’da kesin yenilgiye uğradıktan sonra Britanya’nın
aracılığıyla 13 Eylül 1813’te Gülistan Antlaşması imzalanmış, böylece Kaçarlar Gürcistan ile Kuzey Azerbaycan’ı yitirmiş. İşte ilk
kez Kuzey ile Güney Azerbaycan’ın bölünmesi böyle gerçekleş miştir. Aynı dönemde Kaçarlar, Osmanlı ile de savaşmış,
böylece Bağdat’ın kapısına dayanmıştır. Ancak yine Britanya’nın aracılığıyla Erzurum Antlaşması imzalanmış, Kasrı Şirin
Antlaşmasında belirtilen sınırlar yeniden onaylanmıştır. 1836’de Feht Ali Şah’ın yaklaşık 100 çocuğundan Muhammed Şah
tahta çıkmış. Bu dönemde Britanya güneyden İran’ı yarı sömürgesi yapmaya başlamış
İsmaililiğiin önderi Ağa Han bu duruma başkaldırmış olsa da bastırılarak Hindistan’a sığınmış. 24 Mart 1844’de Seyyid Ali
Muhammed Allah’ça kendisine bir vahi indiğini, kendisinin yitik 12. imam olduğunu savlayarak Babiliğini örgütlemeye
başlamış. Babiler Kaçarların tutumunu, ayrıca var olana Şiilik ile başta Rusya ile Britanya olmak üzere Avrupalıların sö
mürgeciliklerini eleştirmiştir. 1848’de Muhammed Şah öldüğünde Babiler baş kaldırmış, sonra Nasreddin Şah Rusya’nın
Prof. Dr. Övgün A. Ercan
ovgunaercan@gmail.com
22 Haziran 2017, 22:56
99 kez okundu.
22.06.2017 İran’da son Türk yönetimi; Kaçarlar
http://www.yurtgazetesi.com.tr/irandasonturkyonetimikacarlarmakale,13657.html 2/2
yardımıyla Babileri bastırmaya çalışmış. Babileri bastırmakla başarılı olan sadrazam Emir Kabir İran’ın yenileşmesini sağlamayı
başlatmış ancak 1852’de Nasreddin Şah’ca öldürülünce yenilikler sona ermiş. 1870’da Kaçar Soyunun akçal durumu
sıfırlanmış. Böylece Avrupalı yatırımcılara akçal ayrıcalıklar vermeye başlamış. Bunun sonucunda İran, Rusya ile Britanya’nın
yarı sömürgesi olmuş. Dışarıdan ucuz ürünler, İran’ı güçsüzleştirmiştir.
Tütün üretimi ile satışının 50 yıllık tekel olarak Britanya’ya gizlice verilmiş. 1890’de İstanbul’da çıkan Akhtar gazetesince bu
durum ortaya çıkarılınca İran’da ulemalar ile bazariler ‘Tütün Kıyamı’ adlı baş kaldırıyı başlatmış, Kaçar Soyu tütün ile ilgili
ayrıcalıkları Britanya’dan geri almış. Bunun üzerine, Britanya, Pehlevi soyunu bularak 1925 yılında Türk Kaçarlar soyunu
İran’da son vermiştir. Görüldüğü gibi İngiltere, batıda Osmanlı İlkutunu ortadan kaldırırken, doğuda da İran’ı kendi çıkarları
doğrultusunda biçimlemiştir. Günümüzde, Anadolu’da olan KayseriDeveli ile Koyunlu, Kaçarların Türkiye’deki sürekleridir.
Şunu söyleyemeden geçemeyeceğim, kadınların tıpkı rahibeler gibi, içi beyaz dışı siyak türbanla örtülmesi Kaçarlar döneminde
20 Mart 2017 Pazartesi
Nevruz Bayram
Bahara merhaba
İran’a yarı göçebe kültürün en önemli temsilcisi olan Türklerden geçen 21 Mart Nevruz Bayramı; İran platosu, Kafkasya ve Anadolu’da önem arz eden bir tabiat takvimi bayramıdır
http://www.milliyet.com.tr/bahara-merhaba/ali-canip-olgunlu/pazar/yazardetay/19.03.2017/2416195/default.htmİran Kültüründe “Nevruz Bayramı”
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_4-694003
İran Kültüründe “Nevruz Bayramı”
Farsça da “Yeni(نو) Gün(روز)” anlamına gelen ve aynı zamanda yeni bir yılın da başlangıcı olan Nevruz(Novruz/نوروز) İran’da 21 Mart günü kutlanmaktadır. Bu bayram sadece İran’da değil, Orta Asya’dan Balkanlara kadar birçok devlet tarafından da kutlamaktadır. Özellikle Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Orta Asya ülkelerinde Türkler(Ergenekon’dan Çıkış-Baharın Başlangıcı), Ortadoğu’nun en kadim halklarından birisi olan Kürtler(Demirci Kawa Efsanesi); Afganlar, Tacikler, Arnavutlar, Makedonlar, Hindistanlılar, Pakistanlılar ve yine diğer birçok ülke tarafından da kutlanmaktadır. Nevruz bayramının her ülke ve topluluk için ayrı bir hikâyesi/efsanesi olsa da bu bayramın herkes için ortak paydası, yeni bir yılın ve baharın gelişini kutlamaktır.http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakindaki_uzak_ulke_iran-684987
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_2-686969
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_3-692863
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakindaki_uzak_ulke_iran-684987
İran Kültüründe “Nevruz Bayramı”
Farsça da “Yeni(نو) Gün(روز)” anlamına gelen ve aynı zamanda yeni bir yılın da başlangıcı olan Nevruz(Novruz/نوروز) İran’da 21 Mart günü kutlanmaktadır. Bu bayram sadece İran’da değil, Orta Asya’dan Balkanlara kadar birçok devlet tarafından da kutlamaktadır. Özellikle Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Orta Asya ülkelerinde Türkler(Ergenekon’dan Çıkış-Baharın Başlangıcı), Ortadoğu’nun en kadim halklarından birisi olan Kürtler(Demirci Kawa Efsanesi); Afganlar, Tacikler, Arnavutlar, Makedonlar, Hindistanlılar, Pakistanlılar ve yine diğer birçok ülke tarafından da kutlanmaktadır. Nevruz bayramının her ülke ve topluluk için ayrı bir hikâyesi/efsanesi olsa da bu bayramın herkes için ortak paydası, yeni bir yılın ve baharın gelişini kutlamaktır.http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakindaki_uzak_ulke_iran-684987
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_2-686969
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakinimizdaki_uzak_ulke_iran_3-692863
http://www.haber10.com/yazar/abdullah_sayin/yakindaki_uzak_ulke_iran-684987
5 Şubat 2017 Pazar
Şiraz şarabının kökeni İran mı?
http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38853263
islam devriminden önce İran'ın yüzlerce yıllık şarap üretim geleneği bulunuyordu. Geleneğin merkezinde ise tarihi Şiraz kenti vardı. Peki bu kent ile dünyanın dört bir yanında içilen Şiraz şarabı arasında bir bağ var mı?
"Babamın üzüm getirip büyük bir kil fıçıya doldurduğunu hatırlıyorum" diyor Kaliforniya'da şarap üretimi yapan İran kökenli Darioush Khaledi, İslam devrimi öncesinde geçen çocukluğunu anlatırken.
"Fıçının tepesine çıkıp şarabı koklar ve tadını çıkarırdım".
Darioush'un ailesi, bir zamanlar şarap kültürü, bağcılık ve şiirle anılan İran'ın güneybatısındaki meşhur Şiraz kentindendi.
Ailesinin bir araya gelip toprak kaplardan şarap içerek 14. yüzyıl Fars şairi Hâfız-ı Şirâzî'den dizeler söylediğini hatırlıyor.
"Yapılan sadece şarap içmek değildi, bir sergüzeştti aynı zamanda".
Dairoush'un hatıralarında yaşayan bu dünya 1979'daki İslam devriminin ardından alkolün yasaklanmasıyla sonlandı.
Şaraphaneler kapatıldı, imalathaneler imha edildi ve binlerce yıllık geçmişi olan bir kültür yok edildi.
Tarihin tortusu
ABD'nin Philadephia kentindeki Pennsylvania müzesinde tarihi bir kil kap sergileniyor.
Bu, Amerikalı arkeologların İran'ın kuzeyindeki Zagros Dağları'nda 1968'de keşfettiği 6 kaptan biri.
Neolitik döneme ait ve 7 bin yıldan daha eki olan kap, İran'daki şarap üretiminin antik tarihine uşık tutan ilk bilimsel kanıt olma özelliğini taşıyor.
Kaplardan birine yapılan kimyasal analizde kabın dibindeki lekenin şarap tortusu olduğu ortaya çıktı.
"Bu, dünyada kimyasal testlerle tespit edilmiş en eski şarap kabı" diyor Profesör Patrick McGovern.
Şiraz'da üzüm yetiştiriciliğine dair ilk kanıt milattan önce 2500 yılına ait. O tarihlerde şarap üreticiliğinin dağlardan, güney batı İran'ın ovalarına indiğini anlatıyor profesör.
14. yüzyıla gelindiğinde ise Şiraz şarabı, aynı kentte bulunan mezarı bugün hâlâ ziyaret edilen Hâfız-ı Şirâzî'nin şiirlerinde ölümsüzleşti.
"Döndür kadehi ey sâkî" diyordu bir şiirinde, "Sun bana ve meclistekilere".
1680'lerde Fransız elmas tüccarı Jean Chardin, Safevi İmparatorluğu'na giderek Şah Abbas'ın sarayına çıktı.
Saraydaki mükellef ziyafetlere katılan Chardin, Şiraz şarabının nasıl tattığını kayıtlara geçiren ilk Avrupalı oldu.
"Özgün bir kırmızı rengi vardı" diyor Fransız tarihçi ve Chardin uzmanı Francis Richards, "Kısa sürede sirkeye dönen diğer yerel şarapların aksine uzun süre saklanabilen bir şaraptı".
Peki bugün dünya çapında içilen Şiraz şarabıyla Hâfız-ı Şirâzî'nin bahsettiği "Misk gibi kokan koyu kırmızı şarabın" bir alakası var mı?
İngilizce'de bu şarap türünü belirtirken Şiraz'ın yanı sıra Şirah (Syrah) ismi de kullanılıyor. Acaba Şirah, Şiraz'ın deforme olmuş hali olabilir mi?Bunu araştırmak için ilk durağım Fransa'nın güneyindeki, ülkenin en ünlü bağlarından birinin bulunduğu ve Syrah şarabının üretildiği Rhone Vadisi oldu.
Yerel bir söylenceye göre Hermitage bağı 13. yüzyılda Gaspard de Sterimberg'in Haçlı Seferleri'nden dönüşte yanında bir Fars şarabı getirmesiyle başladı.Şiraz ve Syrah üzümlerinin kökenine dair sonuca 1998'da yürütülen bir DNA testiyle varıldı.
"Bazıları Syrah şarabının Perslerden, bazıları da Sicilya'daki Siraküza kentinden geldiğini iddia ediyordu" diyor üzüm genetikçisi Jose Vauillamoz, "Ama bugün hiçbirinin doğru olmadığını biliyoruz".
"İki ayrı laboratuvarda yürütülen testler sonucunda Syrah'ın Rhone Vadisi'ndeki iki ayrı yerel üzümün melezleşmesiyle oluştuğu ortaya çıktı."
Yani adı nereden gelirse gelsin, bugün dünyada yaygın olarak satılan Syrah şarabının Şiraz kentiyle bir bağı bulunmuyor.
Ama izler burada bitmiyor.Fransa dışında Syrah şarabının en büyük üreticisi Avustralya ve orada bu şarap türü her zaman Şiraz olarak adlandırılıyor.
Ülkedeki üretim 19. yüzyılda Hermitage bağından Avustralya'ya şarap ihraç eden James Busby adlı bir İskoç'a kadar geri götürülebiliyor.
Busby'nin irsaliye belgelerinde şarabın türü "scyras" olarak geçse de herkes bunun Syrah'ın yanlış yazılmış hâli olduğunu sanıyordu.
Fakat günlüklerini okuduğumda, Hermitage bağındaki söylenceyi onun da aynı şekilde aktardığını gördüm. "Bu bölgedeki söylenceye göre scyras bitkisi ilk olarak Perslerin Şiraz kentinden getirilmiş" diye yazmıştı günlüğüne.
O zamanlarda Avrupa'daki bazı şarap üreticileri günümüz İran'ının bulunduğu topraklardan getirdikleri Fars şaraplarını, tatlılık ve gövde eklemesi için kendi şaraplarına katıyorlardı.
Belki de Busby kadim Şiraz adının Yeni Dünya'daki şarap üretimi uğraşlarına Farsî bir gizem ve rahiya katmasını umuyordu.
Persepolis'in yankıları
ABD 1970'lerde ithal etmeye başladığı bu tür şaraplara her zaman Syrah diyordu - bir istisna hariç.
Bir Şirazlının oğlu olan Darioush Khaledi, Kaliforniya'nın Napa Vadisi'ndeki 50 hektarlık bağında ürettiği şarabın Şiraz olarak adlandırılması gerektiği konusunda ısrarcı:
"Fransız arkadaşlarım Şiraz/Syrah türü şarabın Rhone Vadisi'nden geldiğini ve 500 yıllık bir tarihi olduğunu söylüyorlar.
"Ama dünya atlasını açıp bakarsanız adı Şiraz olan tek bir yer görürsünüz ve orada 7 bin yıllık bir şarap geleneği var".
Bağda İran kökenini de öne çıkarıyor: Ana binaya giriş antik Persepolis kentindeki Fars stili sütunlarını andıran sütunlar arasından yapılıyor.
Bağı ziyaret ettiğimiz gün pazarlama müdürü Dan de Polo, Çinli alıcılar için bir şarap tadımı düzenliyordu.
"Şiraz şarabının en güzel özelliği her zaman çok hisli bir şarap olması" diyor Çinlilere.
Hissiyat, ruh ve şiir - Şiraz şarabından bahsederken her zaman karşımıza çıkan kavramlar oluyor.
Ve Darioush için, ayrıca benim için de, en önemli şey bu.
Üzümlerin DNA'sı değil, Şiraz'ın bizi uzaklardaki evimizin ruhuna ve efsanevi şarabının romantizmine bağlaması.
14 Kasım 2016 Pazartesi
ran kültürü ve tarihi ( Kitap inceleme )
Kaynak: http://www.birgun.net/haber-detay/iran-kulturu-ve-tarihi-135522.html
İran kültürü ve tarihi 14.11.2016 14:11 BİRGÜN KİTAP
İran kültürü ve tarihi 14.11.2016 14:11 BİRGÜN KİTAP
ÖZGE UYSALİran Kültürü, tarihsel arka planı ve farklı kaynaklardan beslenmesi sebebiyle, uçsuz bucaksız bir umman gibi; hakkında öğrenilecekler ve üzerine yazılacakların tükenmesi mümkün değil. Bu kültürü besleyen o kadar farklı öge var ki İran kültürü üzerine daha fazla bilgi edinme merakı asla son bulmuyor. Say Yayınları tarafından Ekim 2016’da yayımlanan İran: Aklın İmparatorluğu kitabının en önemli özelliği, İran’da belli dönemlere odaklanmıyor oluşu. Zerdüşt’ten başlayan anlatı, hem bin yıllar öncesi hem de günümüz İran’ındaki gelişmelere dair bütünsel bir bakış açısı sunuyor. Önsöz’de yazarın da belirttiği gibi, bu geniş kapsamlı, İran tarihi ve kültürü ile ilgili her detayı derinlemesine inceleyen ve açıklayan bir kitap değil. İran: Aklın imparatorluğu, daha çok bir kılavuz kitap niteliğinde; okura, İran’la ilgili temel bilgiler sunuyor ve İran’la ilgili araştırmalara ve okumalara devam etmek isteyen okurun, bir sonraki aşamada nereden ilerleyebileceğine dair bir harita belirlemesine yardımcı oluyor.Kitabın yazarı Michael Axworthy, halen İran Kültürü ve İran politikaları üzerine çalışmaya devam eden bir araştırmacı. İslami Araştırmalar Enstitüsü’nde dersler de veren Axworhty, konuyla ilgili bilgi birikimini kitapta ustalıkla okura aktarmış görünüyor. Axworthy, farklı konular arasında gezinen okuru, bu çok çeşitli konuların hangi kavram ve gelişmelerle birbirine bağlanabileceği hususunda yönlendiriyor.Kitabın ilk bölümü Köken: Zerdüşt, Akhamanidler ve Yunanlar’da İran Kültürü ve Farsça ile ilgili önemli bilgiler yer alıyor. ‘Kimdir bu İranlılar? ... İranlıların MÖ. 2 binyılın sonlarında göçler ve işgallerle bugün Rusya stepleri olarak bilinen bozkırdan Avrupa, İran, Orta Asya ve Kuzey Hindistan’a yol alan bir topluluk olduğunu ve bu göçmenlerin Hint-Avrupa ailesinin bir parçası olduklarıdır. Bu cevap aynı zamanda Fars dili ile diğer Hint-Avrupa dilleri arasındaki ilişkiyi de açıklar.’İlk bölüm, Zerdüştlüğün doğuşu ve Zerdüşt hakkında sahip olunan az sayıdaki bilgiyle devam ediyor. Zerdüşt dininin ana kaynağı olan Avesta, Zerdüştü’ün ölümünden yaklaşın bin yıl sonra yazılı hale getiriliyor. Zerdüştlük, kötülük problemini özgür irade ve ölümden sonraki yaşamda sağlanacak adalet kavramlarıyla bağ kurarak tartışmaya açmasıyla biliniyor. Zerdüşt teolojisi, Ahura Mazda ile Ehrimen’in sonsuz çatışmasını konu ediniyor. ‘Zerdüştlük mitlerindeki yaratılış hikâyesi, iyiyi Ahura Mazda’nın yarattığını, altı Ölümsüz’le birlikte Ehrimen’in ise ilk insanı katlederek ve kutsal boğa Vohu Manah’ı öldürerek, suyu ve ateşi zehirleyerek yaratılanlara saldırdığını anlatır.’İran Kültürü, uzun yıllar kimi zaman duraklayarak kimi zaman yüzyıllara iz bırakan sanatçılar ve eserlerle dalgalanarak da olsa büyümeye ve nam salmaya devam etmiştir. İran Tarihi ise, gücü ve hükmetmeyi seven yöneticiler, isyanlar, işgaller ve savaşların gölgesinde ilerlemeye devam eder. 1921’de Rıza Han bir darbe ile yönetimi ele geçirmesi ve ‘modernleşme’ ülküsüyle çeşitli uygulamalar ortaya koyması, baskı ve sansürün ‘Batılılaşma’ ve ‘modernleşme’ başlığı altında İran halkının hayatında yeniden gündeme gelmesi anlamını taşımıştır. Devleti güçlendirecek, ülkenin kalkınmasını sağlayacak kültürel gelişimi hızlandıracak bu uygulamalar sorgulanamaz durumdadır, dolayısıyla halkın rızasıyla değil de halka rağmen gerçekleştirildikleri söylenebilir. Bu yüzyıl içerisinde birçok sanatçının metni sansür nedeniyle yayımlanmaz, ifade özgürlüğünün kısıtlanması sonucunda birçok yazar susturulur. Şah döneminde kitapları basılmayan, Ahmedinejad tarafından kitapları yasaklanan dönemin en önemli ve kabiliyetli yazarlarından Sadık Hidayet, 1951’de Paris’te intihar ederek hayatına son verir.1979 hem İran kültürü hem de İran Tarihi için büyük ve geri dönülmez değişimlerin başlangıcı olur. 1979 devrimi, halka rağmen değil, bizzat halkın desteği ve mücadelesi sonucunda başarılı olmuştur. ‘Tarihteki diğer devrimlerden farklı olarak (1917 Rus devrimi) İran devrimi gerçekten bir halk devrimidir. Büyük halk kitlelerinin eylemlerinin sonucudur ve bu hızla gelişen sonuç (uzun dönemli sonuç da bu olabilir) halkın iradesinin gerçek bir ifadesidir.’ 1979 Devrimi’yle Şah’ın devrilmesi ve yerine Humeyni’nin geçmesi, ilk dönemlerde Şah’ın eziyetinden bırak halka rahat bir nefes aldırsa da, kısa zaman içerisinde bu devrimin beklenileni vermeyeceği anlaşılacaktır. Humeyni, 1 Şubat 1979’da İran’a döndüğünde ılımlı ve toplumun bütün kesimlerini dikkate alacağının işaretini veren konuşmalar yapar. Ancak kısa zaman içerisinde, kendisine biat eden radikal grupların isteklerine boyun eğecek; İran coğrafyasında sansür, işkence, sürgün ve infazlar yeniden sahneye çıkacaktır.İran: Aklın İmparatorluğu, kökleri çok eskilere dayanan bir kültürü, İran’ı ve orada yaşanan kültürel-sosyal-politik gelişmeleri olanca tarafsızlığıyla aktarmaya çalışan kaynak kitaplar arasında yerini bulacaktır
.
4 Kasım 2016 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)